12 Ocak 2011 Çarşamba

BÜTÜN YASAKLARI YASAKLA!

 Sahi,"yasaksever" bir toplumda ne var ne yok yasaklamak ne kadar akıllıca kuzum?
Yazın güzel sıcağında sokakta turalarken siz,"çimlere basmayınız"ın yanındaki çimlere basmak istemez misiniz?
Koparılan çiçekler diye bir şarkı yapılmamış mıdır bizim hoyrat sevgimiz üzerine?
En ritmik korna melodileri sarı ışığa sıra geldiğinde yanmaz mı trafikte,
kırmızıda geçmek Hızlı Gonzalesle bacanak olma niteliği taşımaz mı?

Onu bunu bilmem yasak azdırıcıdır arkadaş.Kaba mı oldu?Evet oldu.Olsun da zaten.
Farkında mısınız bilmem,azdırıcı değil;caydırıcı olmak zamanıdır.
Bu ülkenin çocukları yasakları,kötü değil;çekici bulmuştur.
Çekici az geldiyse "seksi" belki...
Evet,kanımızda var,meşru'yu sevmeyiz müdaafayı sevdiğimiz kadar.
Keyfimizdir;günaha bulanır,yasaklarla donanırız.
Canımız dizi çektiyse Aşk-ı Memnu'yla oyalanır,film izleyeceksek,en müstehcen sahnelerden nemalanırız.
Neden mi?
Çünkü biz,kimliğimizi perde arkasına saklarız.
En sevdiğimiz günahların başkaları üzerindeki siluetini karalarız.
En güzel günah,bizim işlediğimizdir zira.
Yok yok,hatta günah bile denmez ona."Kaçamak" belki...

Bütün yasakları yasaklamalıyız evet.
Ona da mı neden?
Çünkü bu ülkenin bütün kıskançlık cinayetlerinin esas suçlusu onlardır.
Bir lisenin en çok hata yapan kızları,kısa etekli olanlar değil;evden çıkar çıkmaz eteklerini belden kıvıranlardır.
En ulvi mekanlardan çıkar en çarpık hikayeler.
Neden bilinmez(!)eline erkek eli değmemiş,evden çıkmayan kızlardan çıkar en bıçkın sevmeler.
Ve onu kaçıran,anasının biricik oğludur haylazlık yapmayan.

Gizler çarşısı gibi buralar...
Birileri,durmadan diğerlerini karalar.
Unutulur;adama kara bulaştıranın,bedenleri arasındaki yakınlık değil;ruhları arasındaki uzaklık olduğu.
Unutulur;yeri geldiğinde karşı cinsle de kardeş olunabileceği.
Alkol ruhsatının en az verildiği kentin evlerinde,buram buram anason koktuğu unutulur.
İnsanlık unutulur.
Özgürlük sonra...
Ve bizler,hani kendi gibi olan,hani inanmadığının arkasından gitmeyen ve
okul yıllarında sırf yasakseverliğinden disiplini kendine yol etmiş 80+ çocukları,
Yasak edilenden korkarız.
Biliriz ki,esas karanlık o zaman başlar.
Eşeğin aklına o zaman düşer karpuz kabuğu.
Kıvrılır etekler,beller,diller...

Siz hala bilmez misiniz ey büyükler!
Dizi dünyasının en yasak dizisinin başrol oyuncusunun kahraman ilan edildiğini,
Muhteşem Yüzyıl'ın,bugün izlenme rekorları kıracağını,
Alkol satışlarının artacağını,
ve hatta kızlı erkekli bir kesim grubun sokaklarda sizi "cıkcık!" latacağını...

Aa! Bir "ampul" yandı zihnimde...
Belki de tüm bunları biliyorsunuz,biliyorsunuz da, "tecahül-i arif" yapıyorsunuz.
Bilir misiniz,edebiyatta bir terimdir.
Ve edebiyat,heykel,sinema vs.yasaklarla saklanamayacak kadar derindir!


Gonca CENGİZ
12.01.2011

ARADA KALMAK

Hiç düşündünüz mü bu peşi peşine sıraladığım kelimelerin bizim için gerçekten ne ifade ettiğini?
Günde,ayda,yılda kaç kez onunla karşılaştığımızı...
Şimdi kendisini yakasından,paçasından yakalayıp masalarımıza yatıracağım.

Sabah kalktınız,sistematik haretketlerinizi yaptıktan sonra,doğru,gardrobun önüne gittiniz ve
yine sistematik bi şekilde dakikalarca baktınız ne var ne yok.
Hatta hiçbir şeyiniz olmadığından yakındınız(Tabi bu sözüm bayanlara:))
Siyah pantolonumla beyaz gömleğimi mi giysem?Evet evet.Bir de kırmızı ruj tamam.
Yok yok önemli bir toplantım var bugün kırmızı ruj olmaz şimdi daha sade olmalıyım.
Hayır canım niye tabulura göre hareket ediyorum.
Bakımlı,hoş kadın,iş hayatında kaliteli izlenim bırakmazmış da mış mıışşş!
Taaamaamm,gri takımımı giyiyorum.Ayyyy siyah mı giyseeeydim?......................

Her zamanki temponuzla işe başladınız.Çalışıyorsunuz,gayet güzel...
Öğle yemeği vakti.
Şu,üzerine bol tereyağı sosu dökülmüş,fotoğrafta da içinizi ısıtan iskenderi mi yiyeceksiniz,
yoksa öteki taraftaki diyet mi diyet salatayı?
Birini seçtiniz nihayet ve sanıyorum bunca savaşın üstüne keşke diğerini yeseydim diye yakındınız durdunuz...............

Akşam saatlerinde işiniz hafifledi ve çıkış için planlar yapmaya başladınız.
Görüşmek istediğiniz iki grup arkadaş arasında gidip gidip geldiniz.
Dedikleriniz,diyecekleriniz ayıp olur mu olmaz mı bilemediniz.
Biriyle sözleştikten sonra,buluşup sinemaya gitmeye karar verdiniz ama aşk filmi mi macera filmi mi izleyeceksiniz bilemediniz.Ve tüm günün bilemeyişlerinden yorgun düşmüş olacaksınız,
patlamış mısırınızı alıp patlaya patlaya yürümeye başladınız! :)

Filmden çıktınız.Ama aklınız hala izlemediğiniz filmde.Hani şu,öğlen yemeği çetrefilinde olduğu gibi.
Baktınız işin içinden çıkamayacaksınız,eve gittiğinizde derhal "kendime özel çayı"ndan demleyip tomurcuk kokularıyla düşünmeye başladınız.Ve işte o andaki iç ses:

"Sahi,bugüne kadar fark etmemişim.Meğer onca zaman ne çok şeyin arasında sıkışıp kalmışım.
Ne çok lezzetten mahrum kalmışım sırf birini yiyebileceğim için.
En özel anlarımda üzerime iki elbise geçiremeyeceğim için,hep küstürmüşüm dolaba bıraktığımı.
Girdiğim sınavlarda da hep böyle olurdu zaten,
İki şıkkın arasında kalırdım daima ve işaretlemediğim gelip dururdu en rüküş haliyle.
Kariyer seçimimde de bocalamştım yıllar önce.
Bir bugünüm vardı aklımda,bir de hep hayalimde kalan perde arkası...
Hani şu parıl parıl parlayan yer,öteki dünya,sahne..."

Evlenen arkadaşlarımla konuşuyorum başka şehirlere taşınan.
Belki de buraya gelmeyip orda kalsak daha iyi olurdu diyorlar hayıflanarak.
Ve eşleri sonra...
Belki de ilk aşkımla evlensem daha mutlu olurdum.
İşte onun için diyor biri;çocuk yapsam mı,yapmasam mı arada kaldım...

Çay demlendikçe demleniyor,hayat gün geçtikçe çatallaşıyor,ikilik yaratıyor.
Bize ya bizi seçtiriyor,ya diğerini.
Ya kimliğimizi seçiyoruz,ya kimsesizliğimizi.
Belki de en acı olan ne biliyor musunuz,
Ben,siz,öteki...
En sevdiğimiz keşkeyi seçip yaptıklarımızla yapacaklarımız arasında kalıyoruz.
Ve bu arada da yaşlanıp gidiyoruz...
Onun için,
Arada kalmayın;sağlıcakla kalın;))

Gonca CENGİZ
08.01.2011

4 Ocak 2011 Salı

KENDİN OLMAK



 Kendinden başkasını anlatmamak kimseye
Boyalı laflar etmemek
Gece-gündüz,yüzünü bir etmek
Başın yastıktayken rahat etmek
ve dekolte değil,ebedi bir transparanlık halidir.

Hani bu ara reklamlarda da var,parmağına cips bulaştığında
onu yalamaktır mesela:)
Anadolu çocuğu'yuz ya; gerektiğinde "k" lere "g" diyebilme özgürlüğüdür.
Acayip lüks bir mekanda Ankara Havası'nda içindeki kurtların kaynaması,
Geceleri promilimiz tavan yaptığında "Go go çiftlik hareketi"dir.
Midyeyle mide bozmak,daha da kokoreç yiyebilme isteğidir.
Ha tabi tüm bunların yanında,çin çon muhabbetlerinde,
sushi mushi olaylarının da tadını merak etmektir:)

Kendin olmak;
Adam gibi konuşmaktır.
Yalnızca inandıklarını söyleyerek.
Utanmamaktır.
Gelmişinden,geçmişinden,geçiremeyişlerinden...
Gerekirse toz yığınının içinde kalmak ama yatak altına atmamaktır tozların zerresini.
Ve bir yalanı çürütmek uğruna,tozu dumana katmaktır.

Kendin olmak;
Adam gibi kavga etmektir.
Şizofreni kremlerini karşıdakinin eline yüzüne bulaştırmadan.
Karşıdaki de adamsa şayet,haksız yere yakasına yapışmadan.

Kendin olmak;
Üzerine biçilmiş adalet duygusundan gelir.
Merhametten nemalanır,şeffaflıkla ıslanır.
Yalnızca sarılmak istediklerine sarılıp küfretmek istediklerine sayıp sövmektir.
Ve inanmadıklarına arkanı dönüp gidivermektir; fütursuzca...

Kendin olmak;
İnanmaktır.Önce Yaradan'a,sonra da kendine ve "kendi gibi" olanlara...
Samimiyetin öteki yanıdır kendin olmak.
Tüm "öteki" lere ve "ötekileştirilmek" istenilenlere inat!


Gonca  CENGİZ
04.01.2011

ZAMANIN ELİ

Sabah sabah yollara koyulmuşken,hele bir de kahve kokusunun içine düşmüşken iki kelam etmeden olmaz dedim.


Immm...Bu kahve denen şey,kesinlikle yaratıcılığımı artırıyor.


Haha,hele üniversite yıllarımı hatırlarsak...Gecenin en görmeyen saatinde ard arda içilen 3 kupa sütsüz kahveyi...


Gözlerim tavanda,aklım ertesi günkü sınavda...


Bir ara sırf o dakikalarda çarpımtım oluyor diye heyecan ya da kalp problemim var diye korkmuştum.


Çok sonra anladım normal insan gibi kahve içmediğimi:))


Neyse...Bu konuyu fazla uzatmayalım zira zamanında yazdığım ve şu anda
" Notlarım"kısmında
 size göz kırpan bir yazım da,bu hususla ilgili.


Bknz."Türk ve Kahvesi" ;)





Bugün,insan karmaşası hakkında sohbet edelim istedim biraz.


İnsanın ucu bucağı belli olmayan bir dehliz gibi olduğundan...


Birbirine olabildiğince zıt duyguları nasıl olup da içimizde sessiz sedasız barındırdığımızdan...


En günahkar anımızda bile masum kalan yanımızdan
Aşktan kaçarken,aşka yakalanışımız


Kınadıklarımızı yaşayışımız


Küsmelerimiz,küstüklerimizle barışmalarımız
Ahretlik dediklerimizle vedalaşmalarımız


Belki bir zaman,uğruna kavgalar ettiğimiz ideallerimizden boşanışımız


Artık bizim için ideal olanın tam olarak ne olduğunu kestiremezken,


Komünistliğin parayı,feministliğin kocayı bulana kadar olduğunu kavrayışımız:)





Bakın ne diyorum,belki de canımız ciğerimiz annelerimizden başka
bir ikinci annemiz daha var.


Kim mi?Zaman...


Zaman Anne:)


Bir annenin anaçlığına ve çıkarsızlığına mutlaka ulaşamaz ama o da alır elleriyle sarıp sarmalar,büyütür bizi.


Funda Arar da, bunu "zaman"ında düşünmüş olacak,


"Zamanın Eli" diye güzel bir şarkı yapmış.


Dinlenmeli...


Zaman Anne,bugünlerde size nasıl davranıyor bilmiyorum ama kimsenin hayatının bal-kaymak olmadığını
tahmin edebiliyorum.


Kendinizi ona bırakın,ellerine...


Yapacaklarınızı yapıp beklemeye başlayın.


Zaman Anne'den beslenin,zamanın sütünden...


İnanıyorum,her şey güzel olacak...

Ben ufaktan kaçayım,hayırlı bir iş için yollardayım.
Hayırlı sonuçlanırsa,konuşuruz...:)
Hazır,Ankaraya yakışan kar,sokakları örtmemişken,biraz yürüyeyim.
Siz de,işinizden sıkıldığınızda,ocağa yemeği koyduğunuzda ya da
bebeğinizi uyuttuğunuzda
ve umarım yazımın işte böyle sonuna geldiğinizde,
bir düşünür müsünüz,
 zaman dişi midir ve gerçekten elleri var mıdır?




Gonca CENGİZ
20.12.2010