14 Ağustos 2011 Pazar

GİTMEK, GİTMEKTİR İŞTE.

Zamanla değişir her şey. Hoş gelişler, gidişler gerçekleşir. Gelmesiyle bir diğer insanın midesinde
kelebekler uçuşturan insanoğlu, gidişiyle öldürebilir. Ya kelebeği ya da sevilmesi için oluşturduğu sebepleri.
“Ne yani kelebekler ölmesin diye biz gitmeyecek miyiz?” der birileri. Gideceksiniz efendim, gideceksiniz de böyle değil. Üslup bilir misiniz mesela?
Hani şu söylendikçe tınısı güzelleşen kelime: Üslup.
İçeriğin kardeşidir ve hatta kurtarıcıdır çoğu zaman. Anlatacağınız şey kötü bile olsa, bazen öyle iyi anlatırsınız ki, lal edersiniz karşıdakini. İşte, aşkta, her yerde…
İşte, gelen insanın üslubu dillere destandır da, giden anlamaz içerikten üsluptan. Edebiyatı bırakın anlamaz olur edepten falan.
Doymak ne kötü histir a dostlar. İnsan ancak doyduğunda gider. Fazlasını istemediğinde. Deneyin, gitmek ya da terk edilmek istediğinizde ayrılacağınız şeyi alabildiğine tüketin; işe yarayacaktır.
Bir gitmektir geldi aklıma, takıldı dilime. Zamanın sebepsiz gidişleri… Anlamaya çalışıyorum, anlayamıyorum. Hani şu “tüketmek” ten oluyor diyeceğim ne varsa, tükenmemiş nice aşk görüyorum. Hatta daha başlamamış olanlar... Hoş gelişler, sebepsiz gidişler…  Üslubu bozuk terk edişler ve nice kelebek cinayetleri…
Biliyor musunuz gitmek yine iyi aslında, gidebilmek. Gidemeyenleri ne yapmalı? Dalga mı geçiyorsunuz kardeşim siz? Ne bu böyle “Seni seviyorum ama olmaz” lar falan. “Evet, ben seninle evlenmek istiyorum ama Hatice’yle neticeye de bakmak lazım.” lar… Düpedüz şey değil mi bu? “Beni bırak canım, gelirsem seninimdir, gelmezsem zaten hiç senin olmamışımdır.” E bırakalım biz sizi tutmayalım…  Avuç içimizde durmak neyinize, buyurun ayağımızın altına…
Peki, bırakalım bu gelmeleri gitmeleri falan da gelelim şu “doğru kadın-doğru adam” arayışına…
Bir doğru kadın ve bir doğru adamla neler yapabiliriz ona bir bakalım. Türk kızıyım, aklım hemen evliliğe çalışıyor. Harika bir evlilik yapabiliriz meselaJ Huzurlu akşamlar, neşeli sabahlar, çocuklarla şenlenen bayramlar, gittikçe güzelleşen günler ve daha nicesi…
Şu anda beni okuyan karşı cinsim nasıl da gülüyor orda kıs kıs. Şimdiye kadar gülmediyse bile artık gülecek. “Biriniz de evliliğe karşı olun!” diye feryat edecek. En marjinal kadınlar bile er kişinin evine diş fırçası bıraktığı gün işler değişir bilirim. Neden korkuyorlar onu bilmiyorum ama adamın evine kendini hapsedenler falan olmasa böyle düşünmez bunlar. Adam haliyle bilemiyor tabi böcekle mi yaşıyor, insanla mı? Ama gördüklerim bana der ki: Bir adamın evine diş fırçası bırakmak, “artık evlenelim” in başka bir “Üslubu”dur J


Yani ben bu baskıyı yapan kadını da anlamıyorum. Hayır, ben 88 yıldır bir ilişki içindeyim, hiç yatıya bırakmadım adamın evinde diş fırçamı. Götürdüğüm gibi geri getirdim. Adamlar takık. Ben size söyleyeyim. Söyleyeyim de, erkeklerin ne istemediğini az çok anlamışken, ne istediğini de hala anlamış değilim.
Ne istiyor mesela? Dişini hiç fırçalamayan kız mı? Iykkk! J Ya o değil de, hatırlıyor musunuz eskiden yine az da olsa dinlerdik kızların tepesinden gül döken amcaları. Nerdeler onlar? Topluca Somali’ye falan mı gönderildiler? Hayır, romantizmin lanetlenip kapitalizmin baş tacı yapıldığı bir ülkede yaşıyoruz da ondan şeettiimm!
Bir “gitmek” dedim, buralara neden, nasıl geldim bilmiyorum. Fazla söze ne hacet, “Gitmek, gitmektir işte.” diyor Cem Adrian. Sahi o gidebiliyor mudur? Ya da gidiyorsa, nasıl gidiyordur? “Git-me dur ne olursun!” diyeni olmuş mudur?
An gelir, başınız ayrılır gövdenizden. Başınız bir yere, gövdeniz başka bir yere gitmeye kalkar ve siz onları olmadık bir yerde, olmadık bir zamanda birleştirmeye kalkarsınız. İşte, asıl kıyamet o zaman kopar. Onlar bir kez ayrıldı mı birbirinden, itina isterler, sessizlik, sabır isterler.
Sabırla başınızı ve gövdenizi yeterince dinleyip onları uzlaştırmayı başaramazsanız, savrulur, ikiye ayrılırsınız. Sonra… Sonra katil olursunuz! Ya başınızı öldürürsünüz, ya gövdenizi.
İşin kötüsü, ne istediğinizi bilmezseniz, asıl, içinizdeki kelebekleri öldürürsünüz ve bunun adı umut cinayetidir.
Ben, siz, onlar, kelebekler olmadan yaşayamayız…

Gonca CENGİZ
15.08.2011



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder