18 Mayıs 2011 Çarşamba

CENNETİN KADINLARI, ANNELERE!

Çocukken süslü püslü, cicili bicili mektuplar yazardım anneme. Belki altına bir resim çizerdim sonra rengarenk. Mutluluğun tanımını da resmini de bilmezdim o zamanlar ama “Bi tek annem olsun, bana bişey olmaz!” demeye başladığım yıllardı o yıllar…
Bilmiyordum sonraları bana bakan o güzel kadının hayatımda çok daha önemli olacağını. Anne tam olarak kimdir, ne yapar bilmiyordum. O yıllarda onunla ilgili en büyük şikayetim beslenmeme sevdiğim şeyden koymaması, mey buz yememe izin vermemesi ya da saçımı o beyaz kurdeleyle sıkıca toplamasıydı. Bilmiyordum o fedakar kadının yıllar sonra yalnızca saçımı değil beni de toplayacağını… Şimdi ben onun saçını topluyorum ve artık ben de onun beslenmesine dikkat ediyorum. Ne tuhaf… Hayat bize daima yeni bir sıfat yüklüyor ve biz tam alışırken birine, bir diğeri daha çıkageliyor. Hatta kimilerimiz yeterince çocuk kalamamışken, birden bire anne sıfatını giyiyor. Belki sıfatın tanımını bile bilmezken doğu, doğuruyor ve batı, buna çoğu zaman seyirci kalıyor.
Bizim de seyirci olduğumuz çok şey var hayatta. Ben mesela… En çok annemi seyretmeyi seviyorum. Hatta en çok sabrını… Ona doğuştan verilen sabredebilme yetisi, ne de güzel mayalanmış gelen yıllarla, deneyimlerle… Ne de güzel anlamış tevekkülün anlamını. Elinden geleni yaptıktan sonra inanarak “hayırlısı” demeyi öğrenmiş. En deli anlarımda, gençlik buhranlarında elimi tutarken, hep iteledi içimdeki isyanı. Annem… Bana her daim huzur üfleyen kadın… Varlığından gurur duyduğum, yokluğunu düşündükçe iliklerime kadar korku saldıran kadın… Omzumdaki el, ensemdeki nefes, hayatıma can kadın…
Hani diyorlar bize, “Anne olunca anlarsın.” diye… Biz, bizim kuşak, belki de çoktan anlamayı başladık onları. Ama işimize gelmiyor, bilmezlikten geliyoruz. Öğreti bu ya, anne olalım da anlayalım diye bekliyoruzJ Arkadaşlarımız anne olmaya başlıyor ve biz de olmasak bile parklarda çocuklu genç kadınlar gördükçe en azından o karenin içinde kendimizi hayal edip gülümsüyoruz. Evet, belki şu anda anne olmak ne demek bunu bilmiyoruz ama bir anneye sahip olmak ne demek biliyoruz…
Bizler henüz anne değilken, nedir bir anneye sahip olmak?
Bence koca bir güvendir. Annenin adı, mesleği, deneyimleri ne olursa olsun, “Benim anneeemm hemmm doktooorrr, hem mühendiiisss, hem ayakkabı bağlayıcı… “diyebilmektir. En deli çağlarımızda ağlatıldığımızda, aldatıldığımızda yanı başımızda en çok onun ağlayacağını bilirken, varlığına da sonsuz teslimiyettir. Hayatın tüm zarar ziyanının tadına bakarken, en güzel tadın bebekliğimizden kalan anne sütünün tadı olduğunu yıllar geçtikçe daha iyi anlamaktır.
Bir anneye sahip olmak, sığınmaktır. Korkulardan, acılardan, yalanlardan, günahlardan…
Bir anneye sahip olmak, ömür boyu minnettir. O genç kadının bizi dünyaya getirmesiyle başlayan, emek ve fedakarlık serüvenine hayretle hayran olmak, aynısını fazlasıyla yapmak istemek ama tüm bu gücü kendinde nasıl bulacağını bilememek…
Bir annenin kızı olmak böyledir. Ufak bir tartışma esnasında “Ben senin gibi olmayacağım!” diye bağırılsa da, birkaç yıl sonra aslında tam da onun gibi olmak, sofrayı onun gibi hazırlayıp, çamaşırları onun gibi asmak; mutfakta hamuru onun gibi yoğurmak, onun gibi yoğrulmak ve onun gibi yorulmaktır…
Zamanında yalnızca “annesinin kızı” olan ama bugün bir “kızın annesi” olan arkadaşlarıma soruyorum, “Hayatınızda ne değişti?” diye.
“Anne olunca anladık.” Diyorlar. Gözleri doluyor, şimdi bende olduğu gibi. “Allah, benim ömrümden alıp onun ömrüne ulasın, bahtını hep açık tutsun.” diyorlar. Sahip oldukları tüm sıfatları nerdeyse unutmuşlar. Ama çocuklarıyla ilgili olan herhangi bir şeyi bal gibi akıllarında tutuyorlar; çocuklarının bahtı bal gibi olsun diye… Onlar, bal olsun da dünyanın zehrinden korunsun diye…
“Bir annenin oğlu olmak” nedir pek bilmiyorum ama ucundan kıyısından görüyorum onu da. Anasının oğlu olmak başkadır başka… Anasının oğlu kıymettir, candır, aslandır. “Aslan yattığı yerden belli olur.” der ana kadın, pamuklara sarar sarmalar oğlunu ve o oğullar, çoğu zaman bilir bunun ne kıymetli olduğunu…
Cennetin ayakları altına serilmiş olduğunu bildiğimiz bu güzel insanlara, Anneler Günü’nde ne denir, ne alınır bilmiyorum… Ama cennette en çok görmeyi istediğim şeyin annem olduğunu biliyorum. Şimdi ben bu yazıyı yazarken, o içerde uyuyor ya, hep böyle yan odamda olsun istiyorum. Bir gün ben de anne olayım, onun gibi olayım ve benim çocuğumu da uyutsun istiyorum. Uyutsun da büyütsün. Ve ben büyüdükçe anlayayım, “anne olunca anlayayım”…
Bence dünyanın en güzel şeyi, bir anneye sahip olmak ve bir çocuğun annesine verebileceği en güzel hediye, ömür boyu bu mirasın farkında olmak!
Tüm annelerin bu özel günü kutlu olsun!
Ve biz çocuklar…
Annelerimizin sütü bizi hep korusun!

Gonca CENGİZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder