10 Aralık 2010 Cuma

BİR(1)NİSAN OPERASYONU

Onca zaman sana dair bir yazı yazmadım, yazamadım.
Yeterince anlatamam hissettiğim onca şeyi diye…
Ama bugün belki de ilk kez, yazmazsam ayıp ederim dedim.
Yazmazsam, ehlileşemem…

Evet, seni, sana ya da başkalarına anlatmak yersiz belki,
Anlatamam zaten…
Ama daha çok hissedebilirim.
Ve sonra baktığımda, görebildiğimi de fark edip mutlu olabilirim.

Hiç yoktan, seni sana, beni bana anlatabilirim.
Dokunabilirim;
Aynılığımıza, aynalığımıza.
Topuğumdan beynime vuran o sızıyı nitelendirmeye çabalayabilirim.

Onca zaman, onca basit şeyde kanadığımı sandım durdum.
Yanılmışım…
Kan akmazmış sevdiğinin kanını görmeden,
Suyun tadı anlaşılmazmış, onun kuruyan dudağını silmeden.
Gözyaşının akış hızı, serumunkini sollarmış.
Gerçek sahne orasıymış.
Benzemezmiş Aşk-ı Memnu’ya, Ezel’e falan.
Sevdiğine rol kesmek daha zormuş.
Yastıklar, sevdiğinin başının arkasına konmak için varmış.

İçimde bir ben daha varmış.
Ve bir sen daha…
Biz zorlansak da onlar ille de güçlü olmalıymış.
Hayatın bambaşka renkleri varmış,
Zaman geçtikçe yenileri de görülecekmiş.
Her renk yakışıyormuş da sana,
Ameliyat yeşili sırıtıyormuş.

Sevgilimi yalnızca benim “dır dır”ım bayıltır zannederken,
Anestezi alıp götürüverirmiş.
Erkek adama bir şey olmaz,
Gerekirse neşter de değermiş.

Sevgiliye neşter de değermiş…

Ne anlattım bilmiyorum.
Ama anladım;
Birimizin derdi hepimize değermiş.
Ve her şeyden öte,
Biz direnirken hayata,
O bizi avcunun içine alıverirmiş…


Gonca CENGİZ
01.04.2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder