10 Aralık 2010 Cuma

ÇİKOLATA SOSLU DÜNYA

 Benim için gayet ulvi olduğunu düşündüğüm dakikalarda,
"merhamet" ve "adalet" kavramlarımı sorgularken,


birden bir yazı belirdi karşımda.Yine bir yutkunamama hali çökmüşken üstüme,
canım civanım kelimelerim yetişti imdadıma.


Kendilerini takdim ediyorum:
 "Sırların sırrına ermek için sende anahtar,göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır.Senden ümit kesmem,kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır." S.Karakoç



Sahi,çınar gibi miydi şu kahrolası merhamet duygum,
başıma ne gelirse ondan gelmemiş miydi?


Hala onunla mı devam etmeliydi yola yoksa
meskun mahallere atıp gitmeli miydi kendisini,


Bir sabah Müge Anlı ve ekibi bulsun diye... :)


Tüm dünya üstüne gelir ya adamın,benim de üstümde de,
iyi mi geldi,kötü mü bilemedim.


Yalap şalap geçirdim üstüme,fermuarını sıkıştırdım.


Yani işin aslı,dünya bana dar gelmedi;ben onu kendime dar ettim.


Birçoğumuzun yaptığı gibi...



Hayır,bunca melankoli çamurunun içine nasıl battım şu anda,onu da bilmiyorum.


Zaten bataklıktan hallice meret,ayağını bir attıysan içine,vay haline...


Yalnız,Elif'im Şafak'ım hüznü bile lehine kullanmayı başarmış.


Nice yazar gibi...


"Hüzün,iyidir."demiş bir yazısında.Edebiyatı besler.


Ruhu da besler elbet hüzün ama inanın şu an
o pozitif yaklaşımı görecek noktada değilim :)


Ben edebiyatımı beslemeye devam ededurayım,birileri de bizi beslesin yahu...


Ne olacak bu manevi açlığımız?


Çoğu zaman neye acıktığımızı bile bilemeyişimiz...


Bir gitmedir tutturmuşuz,kendimize gitsek bir türlü,kendimizden gitsek başka...


 Hey! Bana,"Okulu uzatabildiğin kadar uzat!"diyenler,


Şu,balon gibi şişirip şişirip bırakanlar değil de,iki çift doğru laf edenler,


O zaman da dediğim gibi,haklısınız.


Etrafıma bakıyorum da,neredeyse hepimiz sudan çıkmış balığa döndük.


Ya da kafesten yeni kaçmış cik ciklere...


Boğazımızda düğüm,cebimizde hayallerimiz,"ideal"lerimiz
(bazılarımızın ayaklar altına alıp,bazılarımızın ısrarla korumaya çalıştığı),
sırtımıza yük ettiğimiz bilgilerimiz,cezalarımız,infazlarımız...


Sahi,ne olacağız kuzum biz böyle?


Zaten dünyaya gelirken,bazılarımızın içine adalet duygusu yerine çikolata sosu mu koyuldu bilmiyorum ki,cehennemde de ısıtıp eritip gönderildiler.


Dikkat edin,etraftaki akışkanların,yapışkanların çoğu onlar.


"Çikolata soslu şerefsizler"Gördüğünüz yerde de kaçın.



Zira kulaklarına fazla sos kaçtığından ne derseniz deyin duymazlar! :)

O zaman tam da bu vakitte,ne demiş Sıla ablamız,biz onu duyalım:
Acısa da öldürmeeezz,cehenneme döndürmezzz.
Hayatını söndürmeezz,gideni de döndürmez artıkk...

Gündüz,geceye dönmüşken,
Canım acıyınca bir ses edeyim dedim.
Ölmeden,sönmeden...
Her şeye rağmen,cenneti,cehennem etmeden,
Araf'tan...

Şarkı söyleye söyleye de gideyiiim...
Hayatını sööndüüürmezzz,gideni de döndüüürmez artıııkk... :)


Gonca CENGİZ


09.12.2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder