10 Aralık 2010 Cuma

KONYA'YA VEDA EDERKEN

Gençlik çağlarımızın en büyük tanığı…Göz yaşlarımızın barınağı…Kahkahalarımızı yüzölçümüyle çarpıp en karasal,en sert iklimiyle yüzümüze vuran,İniş çıkış kavramına uzak,’battı çıktı’larıyla bizi şaşırtan,gecekonduları barındırmayan büyük şehir…Anadolu’nun dengesiz çocuğu…Ana gibi,kardeş gibi…
”Git gel Konya altı saat.” dendiğinden midir bilinmez,gurbet demeye varmıyor dilim.Geçmişten günümüze sürüklenen tüm tabuları yıkacak kadar güçlüymüşsün meğer.Tüm ayazına,soğuğuna ve en yakıcı sıcağına rağmen en yaşanılası iklimiymişsin bu genç yolcuların.

Yıllar önce geldik sana.Gelişlerde,gidişlerde çok bocaladık belki önceleri ama sıcacık bir etli ekmek sunduğunda önümüze,gidiverdi sana olan tüm kızgınlıklarımız.Etli ekmeğin arkasından ’dökülen’ çaylara,Mevlana,hurma şekerlerine doyamadık.Doyamadığımız birçok şey vardı elbet,düğün pilavları mesela…Ne renkli,ne samimi ve ne hürmetkar anlardır o doyulmaz pilav günleri,kaşığını alan gider kurulur masasına.
Ne çok yabancı ağırladın sen yıllar boyu…80.000 öğrenciye öğrettin,her şeye rağmen güvenilir düzlüklerinde ayakta kalabilmeyi.Hepimizi ayrı ayrı sınavlara tabi tuttun,kimi zaman demokrat,kimi zaman diktatör tavırlarınla.Kaldığımız da oldu,geçtiğimiz de bu sınavlardan.Ramazan ayları,sınav dönemleri,bahar şenlikleri,batak muhabbetleri,dedikodu saatleri geçti.İsimlerini ezberlediğimiz tramvay duraklarından geçtik,mali krizlerimizden geçtik,Alaaddin Tepesi’nden,Bosna Hersek Mahallesi’nden,SOTE’ den,S.D.K.M’ den,kütüphaneden bile geçtik de,bir senden geçemedik.

Biz büyüdük,sen büyüdün.Atatürk’ün,Türkiye’nin çocuklarında eşsiz anılar büyüttün.En acılı gösterilerde açtın kanatlarını ve sen de bizimle ağladın,bizimle birlikte eşlik ettin Anadolu türkülerine.Çiftçi dilekler diledi,kuruyan toprağı az da olsa ıslansın diye ve sen,sessizce serpiştirdin yağmur damlalarını üzerine.Bizler,kaçışırken ani bastıran nisan yağmurlarından,eskiden zorla girdiğimiz fakülte kapısından içeriye yöneldik koşar adımlarla.Bir daha asla oturamayacağımız o sınıfta,kara tahtanın karşısında,neler yazdığımızı düşünüyorduk İ.İ.B.F’nin not defterine.İz bırakabilmiş miydik gerçekten,öğrenmiş,öğretmiş miydik?Galiba artık gerçekten büyümüştük,yıllardır duyduğumuz soruya cevap verme vakti gelmişti.Biz ne olacaktık?Kamu yöneticileri…Seçilmiş kamu personelleri…Kaymakamlar,müfettişler,uzmanlar,siyasetçiler,bürokratlar…Ya da bambaşka kimlikler…Ama hep güçlü,dürüst,azimli ve çağdaş…

Galiba veda vakti geldi,kantin de kapandı.Herkes yedi mi son kavurmalı kaşarlı tostunu,son notlarınızı aldınız mı?Farkında mısınız,bundan sonra bir daha hiç ders programınız olmayacak.Bambaşka programlar hazırlayacaksınız hayata ve kendinize dair.TARİH’ inizden ders çıkartacaksınız,bunca şeyin HUKUK’ u var diyip küs olduklarınızla aranızdaki sorunların MUHASEBE’ sini yapmayı bırakacaksınız.Unutmayın,İLETİŞİM’ imiz kuvvetli olmadan iyi İLİŞKİ kuramayız HALK’ la.Farklı yollara doğru ilerlerken hepimiz,tüm SİYASİ AKIMLAR’ ı en ÇAĞDAŞ,en EDEBİ yönleriyle sindireceğiz içimizde.Dara düştüğümüzde STRATEJİK YÖNETİM taktiklerini kullanacağız,kimseye BORÇ’ lu kalmamak için özen göstereceğiz girişeceğimiz İKTİSADİ faaliyetlerde.CEZA vermemiz gerektiğinde herhangi birine,”Şüpheden sanık yararlanır.”İlkesini unutmayacağız.AVRUPA BİRLİĞİ’ ne katılım sürecinde gelişmiş ülkeler statüsünde olmak adına elimizden gelen her şeyi yapacağız; ANAYASA’ mızı,kültürümüzü ve bütünlüğümüzü tüm gücümüzle koruyarak.

Yolumuz bu fakülteden,bu üniversiteden ve bu şehirden geçtiği için çok şanslıyız.Bizi böyle güzel ağırladığınız ve bizlere çok şey kazandırdığınız için,sonsuz teşekkürler…



GONCA CENGİZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder