10 Aralık 2010 Cuma

GÜNÜN İÇİNDEN




 Karışığım eyy ahaliiii!

Hem de çookk karışığım...
Tüm gün dışardaydım ve öyle bir döndüm ki eve,
yazmalıyım dedim bir yerlere.
Öğle saatlerinde sesimle birlikte,gelmişimde,geçmişimde var olan
çatlak sesler,detoneliklerini yitirdiler bir bir...
Athena-Arsız Gönülle birlikte tam gaz makyajımı yaparken,
En sevdiğim gülücüğümü yüzüme oturtmuştum bile.
Evvet,pembe rujumu da çantama attıktan sonra artık çıkabilirim;)
Ahh! Pembe ruj deyince,Küçük Sırlar-Ayşegül modum varmış bu ara.
Bihter'den sonra bir de bu çıktı.
Yakışıyor mu arkadaşım bu melek yüzlü şeytan tiplemeleri fln.Hoş değil! :)

Yakın geçmişin kapılarını araladık bu gün bir dostla beraber...
İyi de ettik...
Eskisi gibi vurduk kadehleri,eskisi gibi güldük,kol kola yürüdük.
Güzel olan,eskinin yeterince eskimemiş olmasıydı bana göre.
Ya da hayıflansak da olan bitenlere,büyümekti.
Başımızı çıkardığımız farklı pencerelerin ardından hala samimiyet arıyor olmaktı.
Doğru da,eğri de,yüzünü gösteriyor bir gün anladım.
Hele ki benim hayatımda...
5.boyuttan halliceyim vesselam:))
Ahh! Bir de ak sakallı dedeyi görsem,o vakit değmeyin keyfimeee:)

Peki ya yüzünü göremediklerim...
Ya da başından beri,kendilerine bir yüz edinemediklerini fark ettiklerim...
Bakışımla tökezlettiklerim... :)
O güzel ayaklarınızı alınız ve hayatımdan koşar adım gidiniz lütfen!

E bunca şeyin üstüne Ankara'da akşamı ettik tabi.
Tak kulaklığı,çık Kavaklıdere'ye doğru...
Nereye?Tabi ki en uğrak mekanlarımdan birine,gözlerimin ışıldadığı o yere;
Şinasi Sahnesi ;)
Gözler perdede,Tek Kişilik Şehir'de.
Kanayan yaramızdan vurmuş bizi yazar Behiç Ak ve yönetmen
Serhat Nalbantoğlu.
Yalnızlıktan...
Hızla ilerleyen bu iletişim çağının aslında başımıza ne işler açtığını,bizleri nasıl kısırlaştırdığını bazen
"bığıra bığıra":)
bazen de güle oynaya anlatmışlar.
Bu güzel oyunun görselini,diyaloglarını,hayatın üzerine taktığı objektifi gayet beğendim.
Ankara'mın tiyatrocularına da laf yok tabi...

Buralardaysanız,aynı şeyleri yapmaktan sıkıldıysanız,
"Yalnızım dostlarım!" diye feryat ediyorsanız,
mükemmel cep telefonlarınız,sohbetsiz kalışlarınız ve bilgisayarlarınız canınızı sıktıysa,
bence  gidin ve tek kişilik şehrinize kulak verin.
Hele oyunun sonunda o cici kulaklarınızı iyice kabartın ki,
garsonun(Devrim Yakut)içinize doğru ettiği sohbeti daha iyi duyabilesiniz...
Ve bu sohbetten kulaklarımda kalan bir cümle:
Sizler mutlusunuz aslında!
Evet,bence de.
Ama şu küreselleşme kılığından arada bir soyunmak gerek.
Hatta uzun yürüyüşler yapıp,sessizleşmek,dinginleşmek,
kısa vadeli de olsa zamandan kaçmak gerek.

Şimdi ben kaçıyorum...
Gözlerimi kapatıp sessizce oturacağım,sinirimi bozan hiçbir sesi duymadan.
Tavsiye ederim,selam ederim ;)

Gonca CENGİZ
10.11.10





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder